İstifanın eşiğinden dönen bir doktorun hikayesi: “Dünyamı değiştiren yolculuk…”

  03.05.2017   1100 okunma   

Sağlık çalışanlarında depresyonlar yaygınlaşıyor, antidepresan kullanımı artıyor. Peki bu akışa direnmek ve güne mutlu uyanmak için ne yapmak gerekiyor? İşte istifanın eşiğinden dönen bir doktorun ağzından, doktorlara hemen sırt çantası hazırlatacak bir yolculuk hikayesi...

Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde asistan doktor olan Dr. Abdullah Tabakçı, özel röportajımızda, “dünyasını değiştiren bir yolculukla” meslek hayatı boyunca karşılaştığı zorluklara ve depresyona nasıl direndiğini anlatıyor.

“Bundan 3 yıl önce asistanlığa ilk başladığım zamanlar çok sıkıntı çekmiştim. İstifa etmek istedim, istifa dilekçemi başhekimliğe götürürken orada bir dergi gördüm, Likya yolundan bahsediyordu. İşte Fethiye’den başlayıp Akdeniz kıyısı boyunca uzanan tarihi bir yol diye. Mutlaka buraya gitmeliyim diye düşündüm. O gün istifa etmedim, internette Likya yolunu araştırırken İnterrail Türkiye grubuna rastladım, grup Likya yoluna bir etkinlik düzenliyordu. Ne yapıp edip katılmalıyım dedim, izinlerimi ayarladım. Kamp için gereken tüm malzemeleri hazırladım ve köpeğim Nani’yle birlikte yola çıktık. Kamp maceram böylece başlamış oldu.

 Harika insanlarla tanıştım Likya yürüyüşü boyunca, en güzel yanı da o oldu. Doğayla hiç bu kadar içli dışlı olmamıştım. Lise boyunca ders çalış, üniversiteye gir ders çalış, intörnlük asistanlık ayrı hikaye zaten, ne kendime ne başkalarına vakit ayıramamıştım. İşte böyle başladı yolculuğum ve şimdi arkama baktığımda o gün verdiğim kararın beni ne kadar güçlendirdiğini, umutlandırdığını, ayakta tuttuğunu görüyorum. Doğa gerçekten çok dinlendiriyor, motive ediyor, gelecek adına olumsuzlukların yanında olumlu bir yan oluyor benim için.

Sonra grubun diğer etkinliklerine de katıldım. Genelde biz tıpçılar yine hep tıpçı çevre oluştururuz ve bir araya geldiğimizde de bir tek hastane muhabbeti döner ortada. Ama bu kamp ortamlarında çok farklı meslek ve yaş grubundan insanlarla bir araya gelmek hayata olan bakış açımı çok değiştirdi. Küçük dünyamdan bunalmıştım, farklı yaşamlara sahip insanların dertlerini, mutluluklarını, hayallerini dinlemek yükümü azalttı; penceremi büyüttü, içine girip sınırlarımı altüst ettiğim bir tavşan deliği oldu benim için.

Durmadım devam ettim. Sülüklü Göl, İnönü Yaylası, Longoz Ormanları… Bu coğrafyada yaşayıp da bu güzellikleri bilmemek ayıptı gerçekten. Grup sayesinde ülkemizin gerçek bir cennet olduğunu daha iyi anladım. Likya yolu başlı başına zaten bambaşka bir yürüyüş rotası; İngiltere’den, Hollanda’dan, Almanya’dan insanlar akın akın gelirken yürümek için bu yolu, bizim ülkemizde hala o kadar yaygın bilinmiyor. Artık yeni kamplar, yeni coğrafyalar ve insanlar görmek, tanımak için sabırsızlanıyorum. Keşfedecek o kadar çok yol var ki tüm hekimlere, hemşirelere, sağlık teknisyenlerine, herkese herkese yola çıkmalarını tavsiye ediyorum.”.

kaynak: medimagazin.com.tr/28.04.2017