Sosyal Güvenlik Kurumu dalga mı geçiyor – Ertuğrul Bilir

  01.03.2013   3855 okunma   
Türkiye’deki istatistik ve kayıt sistemlerinin eksiklik ve yanlışlığından yıllardır yakınırız. TÜİK’in işsizlik veya cari açık verilerinden, Çalışma Bakanlığı’nın sendikalaşma istatistiklerine kadar hepsi sorunludur. Ancak, bu yazıda Sosyal Güvenlik Kurumu’nun burada tuttuğu müstesna yer üzerinde durulacaktır.

İş kazası ve meslek hastalıkları verilerinin önemi ve veri kaynakları

İstatistik ve araştırma verileri, ele alınan konularda sağlıklı kararlar alıp uygulayabilmek için gereklidir. İş kazası ve meslek hastalığı verileri de hükümete, işverenlere, işçilere, sendikalara, hekimlere, uzmanlara ülkedeki durumu ve öncelikli iyileştirme ihtiyaçlarını gösterir. Ülkeler arasındaki veya aynı ülke içinde zaman içindeki değişmeleri gösteren karşılaştırmalar bu verilere göre yapılır. Bilim insanları bu verilere göre, bilimsel yayınlar yaparlar. Kazaların ve hastalıkların mesleklere, işyeri büyüklüklerine, günlere, çalışma saatlerine vb. göre gösterdiği değişikliklerin tüm ilgili kesimler için yol gösterici olması gerekir.

Türkiye’de geçen yıla kadar işyerlerinde yaşanan kazaların iki ayrı yere bildiriminin yapılması gerekiyordu. SSGSS Kanunu’na göre iş kazasından veya meslek hastalığının tespitinden sonraki 3 iş günü içinde SGK’ya bildirim yapılması gerekmektedir. 4857 sayılı İş Kanunu’na göre ise işverenler işyerlerinde meydana gelen iş kazasını ve tespit edilecek meslek hastalığını en geç iki iş günü içinde yazı ile ÇSGB’nin ilgili bölge müdürlüğüne bildirmek zorundaydılar. Ancak, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda bildirim yapma mercii olarak SGK gösterilmiştir. Böylece, Türkiye’de iş kazaları ve meslek hastalıklarının resmi olarak kayıtlarını tutacak kurum yalnızca SGK’dır. Yıllardır da söz konusu veriler SGK (2007 öncesinde SSK) tarafından yayınlanmaktadır.

SGK verilerine göre durumumuz

SGK tarafından açıklanan istatistiklere göre Türkiye’de 2011 yılında 69.227 iş kazası ve 697 meslek hastalığının incelenmesi tamamlanmıştır. İş kazaları sonucunda 2.093 kişi sürekli iş göremez hale gelmiş, 1.700 kişi ise hayatını kaybetmiştir. İş kazası sonucunda ölenlerin 1.668’i erkek, 32’si kadındır. Meslek hastalıkları nedeniyle 123 kişi sürekli iş göremez raporu almış, 10 kişi hayatını kaybetmiştir. Toplamda iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle 1.710 kişi hayatını kaybetmiştir (SGK, 2011 İstatistikleri).

SGK verilerine göre iş kazaları 1995’ten bugüne sayısal ve oransal olarak azalmaktadır. Ölüm oranları ise genel bir azalış eğiliminde olmakla birlikte dalgalı bir seyir izlemektedir.

Avrupa Birliği ile karşılaştırma

Türkiye ile Avrupa Birliği ülkeleri arasında bir karşılaştırma yapıldığında Türkiye’de iş kazası yoğunluğunun AB üyelerine göre çok düşük, ölüm sayısı ve ölüm yoğunluğunun ise çok daha yüksek olduğu görüntüsü ortaya çıkmaktadır.

Türkiye’de SGK verilerine göre hesaplanan 100 bin işçide ölümlü iş kazası oranı 2007 yılında 12.3 iken, AB-15 ortalaması 2.1’dir ve Portekiz’de 6.3, Almanya’da 1.8, Fransa’da 2.2, Norveç’te ise 1.0 olarak hesaplanmaktadır (ÇSGB, 2012, s. 36).

AB-27 ülkelerinde 2008 yılında “3 günden fazla işten uzak kalmayla sonuçlanan” kazaların sayısı 4 milyona yakın iken, iş kazalarında 4.900 kişi hayatını kaybetmiştir.  2008 yılında Almanya’da 944 bin kaza sonucunda 616 ölüm; Fransa’da 637 bin kaza sonucunda 289 ölüm; İngiltere’de 223 bin kaza sonucunda 157 ölüm kayıtlara geçmiştir (Eurostat, 2012, s. 192). AB ülkelerinde ortalama olarak kayıtlara geçen her 805 kaza sonucunda 1 ölüm olayı olmuştur.

Türkiye’de ise 1995 yılında ortalama 110 iş kazası sonucu 1 ölüm kayıtlara geçerken, 2011 yılında 41 kaza sonucunda 1 ölüm olayı yansımıştır. Meslek hastalığı sonucu ölüm olayı ise 1995’te 121 iken, 2011’de 10’a düşmüştür. Ölüm sayısı artarken kaza sayısının azalması bir tek şekilde açıklanabilir: Türkiye’de iş kazaları ve meslek hastalıkları giderek daha fazla kayıt dışında kalmaktadır.

Ölümle sonuçlanan kazalar hastanelere ve yargıya yansıdığından dolayı, tam olarak değilse bile, ölümle sonuçlanmayan kazalara göre daha yüksek oranda kayıtlara geçmektedir. 1995’ten 2011’e geçen süreçte kaza sayılarının düşmesi ise, ancak sendikasız, kayıtdışı, taşeron, geçici ve güvencesiz çalışma biçimlerinin artması sonucu bildirim sisteminin zayıflamasıyla açıklanabilir görünmektedir. Türkiye’deki sosyal güvenlik ve kayıt sisteminin daha iyi olması durumunda Türkiye’de beklenebilecek iş kazası ve meslek hastalıkları sayısı SGK’nın açıkladıklarından çok daha fazla olacaktır. Ancak, tespit edilebilmesi önlenmeyi ve sorumluların cezalandırılmasını mümkün kılacaktır. Bu nedenle de tespit edil(e)memektedir.

SGK verilerinin kapsama alanı çok sınırlıdır

SSGSS Kanunu’nda iş kazası ve meslek hastalığı tanımları yapılırken “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan” sigortalılar da tanımlara dahildir. Ancak, SGK, iş kazası ve meslek hastalıklarına ilişkin istatistikleri açıklarken 5510 sayılı SSGSS Yasası’nın 4-1/a maddesi kapsamındaki (hizmet akdine göre çalışanlar) aktif sigortalılardan “zorunlu sigortalı” kategorisindekileri göz önünde tutmaktadır. İstatistiklerde çıraklar, tarımda hizmet akdiyle çalışanlar ile kendi hesabına ve bağımsız çalışanların bilgileri yer almamaktadır. Bu nedenle açıklanan veriler yasadaki kapsam bakımından iş kazası ve meslek hastalıklarına uğrayanların tamamını yansıtmamaktadır. 2011 yılında 11.030 bin 4-1/a kapsamında zorunlu sigortalı varken; 517 bin 4-1/a kapsamında diğer statülerde sigortalı; 3.273 bin bağımsız çalışan mevcuttur. SSGSS’ye göre iş kazası ve meslek hastalıklarına ilişkin sigortanın kapsamında olan 3.790 bin kişiyi SGK istatistikleri kapsam dışı bırakmaktadır.

Ayrıca devlet memuru (SSGSS/md. 4-1/c) statüsünde bulunan 2.554 bin kişiyle birlikte toplamda 6.344 bin kayıtlı çalışan (aktif sigortalıların % 36,5’i) iş kazaları ve meslek hastalıklarına ilişkin istatistiklerde yer almamaktadır.

Kayıtlı çalıştığı halde iş kazaları ve meslek hastalıkları istatistikleri dışında bırakılanlara ek olarak Türkiye’de yaygın bir kayıtdışılık ta mevcuttur. Türkiye’de 2011 sonunda kayıtdışı çalışanların oranının genelde %39; tarımdışı çalışanlarda ise %25.5 olduğu göz önünde tutulduğunda iş kazalarının da çok önemli bir kısmının kayıt altında olamayacağı görülmektedir.

Kaza ve hastalıkların hangi yılda gerçekleştiği belirsizdir

SGK tarafından açıklanan istatistiklerde veriler, “… yılında işlemi tamamlanan iş kazaları ve meslek hastalıkları vak’aları” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu nedenle, SGK tarafından sunulan veriler, sunulduğu yıl içinde yaşanan olayları değil, işlemleri tamamlanan olayları yansıtmaktadır. Bir çok olayın iş kazası veya meslek hastalığı olup olmadığı birkaç yıla yayılan mahkeme süreçleri sonrasında tespit edilmektedir. Bu nedenle, uzun vadede toplam vaka sayısı doğru olsa bile (ki doğru olmadığı aşağıda açıklanacaktır), SGK istatistiklerinden yıllara göre sağlıklı bilgi almak mümkün görünmemektedir.

Meslek hastalıkları verileri (gizleme dışında) hiçbir anlam taşımamaktadır

Türkiye’deki meslek hastalığı sayısının ise gerçeklikle hiçbir ilgisinin bulunmadığı konuyla ilgili tüm taraflar tarafından bilinmektedir. 1990’lı yıllar boyunca her yıl kayıtlara geçen meslek hastalığı sonucu ölüm olayı yüzlü rakamlarla ifade edilmiştir. 1995’te 121, 1999’da 168 olan meslek hastalığı sonucu ölümler 2000 yılında birden bire 6’ya inmiş, 2009 yılında ise sıfıra kadar düşmüş görünmektedir. 2010 ve 2011 istatistiklerinde ise 10 ölüm olayı görünmektedir.

Meslek hastalıklarının tespit edilemediği 2009-2013 yıllarını kapsayan Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Politika Belgesi’nde de belirtilmiştir. Belgede kapsanan dönem için, “yüzbin işçide iş kazası oranının %20 azaltılması, beklenen ancak tespit edilememiş meslek hastalığı vaka sayısı tespitinin %500 artırılması” hedefleri belirlenmiştir (MMO, 2012, s. 50). Ancak, 2009 yılından beri bu hedeflerin yanından bile geçilememiştir. 2009 yılında tespit edilen meslek hastalığı sayısı 429 iken, 2011 yılında 697’den ibarettir. Maalesef, bu sayılar hastalıkların azlığını değil, sadece gerçeklerin gizlendiğini göstermektedir.

TÜİK tarafından 2007 yılında “İş Kazaları ve İşe Bağlı Sağlık Problemleri” konulu bir araştırma gerçekleştirilmiştir (TÜİK, 2008). Bu araştırmada son 12 ay içinde bir işte çalışmış olanlara sözkonusu dönemde bir iş kazası geçirip geçirmedikleri ve işe dayalı bir sağlık problemine maruz kalıp kalmadıkları sorulmuştur. Cevap verenlerin %2.9’u iş kazası geçirdiğini, %3.7’si ise çalıştığı işle bağlantılı bir rahatsızlık yaşadığını belirtmiştir. SSGSS Kanunu’nda yapılan “meslek hastalığı” tanımıyla insanların “işle bağlantılı rahatsızlık” algısı farklı olsa da, bu araştırmanın gerçeğe daha yakın sonuçlar verdiği düşünülebilir. TÜİK verilerinden hareketle, 2011 yılında SGK iş kazası ve meslek hastalıklarının kapsadığı 11.030 bin kişinin 408 bin “işle bağlantılı sağlık problemi” yaşadığı tahmin edilebilir. Tüm sigortalılar göz önünde bulundurulduğunda ise “işle bağlantılı rahatsızlık” yaşayanların sayısı 642 bin’e ulaşacaktır.

Dünyada, ülkeler arasında değişmekle birlikte, her bin işçi için yılda 4 ile 12 arasında meslek hastalığı tespiti beklenmektedir. Bu durumda 2011 yılında Türkiye’de ücretli çalışan 11 milyon kayıtlı sigortalı için beklenen meslek hastalığı sayısı 44 bin ile 132 bin arasında değişmektedir.

ILO’nun 2009 yılında yaptığı açıklamalara göre (Gürcanlı, 2012) dünyada her yıl yaklaşık olarak 360 bin kişi iş kazası, 1.950 bin kişi ise meslek hastalıklarından dolayı olmak üzere toplamda 2.300 bin kişi yaşamını yitirmektedir. ILO, bildirim ve kayıt sistemlerindeki eksikler nedeniyle çoğu ülke için bu rakamların tahmin edilenlerden daha fazla olmasının kaçınılmaz olduğunu belirtmektedir.  ILO verileri baz alındığında dünya genelinde 1 iş kazası sonucu ölüme karşılık 5.6 meslek hastalığı sonucu ölüm olduğu tahmin edildiği görülmektedir. 2011 SGK istatistiklerinde ise 170 iş kazası sonucu ölüme karşılık, yalnızca 1 meslek hastalığı sonucu ölüm yer almaktadır. Oysa, iş kazası sonucu ölüm sayısını, yukarıda açıklanan nedenlerle eksik olduğunu bilmekle birlikte, baz alırsak; dünyadaki meslek hastalığı/iş kazası oranı uygulandığında Türkiye’de tahmini olarak 9.500 kişinin meslek hastalıkları sonucu yaşamını kaybettiği sonucuna ulaşılabilir.

SGK verileri tutarsızdır

Ancak, SGK verilerindeki eksik ve yanlışlar yukarıda açıklananlarla sınırlı kalmamaktadır. Birçok gariplik görülmekte ve bu verilerin güvenilirliğini iyice ortadan kaldırmaktadır.

Ciddiyetsizliğin boyutunu göstermek üzere, öncelikle geçtiğimiz yıllardaki istatistiklerden çarpıcı bir örneği verelim. SGK tarafından yayınlanan 2009 yılı verilerine göre Türkiye’de iş kazalarında 1.171 kişi ölmüştür. Meslek hastalıklarından ise ölen bulunmamaktadır. Bu veriler, AB’nin meslek sınıflamasına göre 99 faaliyet grubuna ayrıştırılarak sunulmaktadır. Buna göre “kömür ve linyit çıkartılması” faaliyeti sırasında 3; bina dışı yapıların inşaatında 128; bina inşaatında “0” (sıfır) işçi hayatını kaybetmiştir. Rakamlar, basına yansıyan olaylarla bile karşılaştırıldığında şaşırtıcı ölçüde düşüktür. Bunun nedenini ise, son satırda yer alan “bilinmeyen” başlığından öğreniriz. 2009 yılı istatistiğine yansıyan 1.171 ölümün %67’sini oluşturan 781 ölüm olayının hangi faaliyette yaşandığını SGK tespit edememiştir. Üstelik ilgili tablonun başlığında “2009 yılında işlemi tamamlanan” ifadesi bulunmaktadır. SGK kendisine bildirilmiş olan iş kazalarını incelemiş, gerekli yasal prosedürleri tamamlamış, hangilerinin iş kazası olup olmadığına karar vermiş, aylık bağlama, hastane masraflarının karşılanması, sorumlulara dönük rücu davaları ile ilgili işlemleri tamamlamış ve toplu sonuçları sunmuştur. Ancak, bütün bu işlemleri yaptığı halde ölüm olaylarının üçte ikisinin madende mi, inşaatta mı, metal imalat işlerinde mi, taşımacılıkta mı olduğunu bilmediğini ifade etmektedir. Üstelik te ölümle sonuçlandığı için mahkeme süreçlerinin yaşandığı, müfettişlerin ve bilirkişilerin raporlar düzenledikleri kazalar sözkonusudur. İnsan merak ediyor: Yapılan inceleme nasıl bir incelemedir?  İşlemler hangi temelde yapılmıştır? SGK, gerçekten de bu ölüm olaylarının hangi faaliyetlerde yaşandığını tespit edememiş midir (ki böyleyse çok vahim), yoksa tespit etmiş ama (böyleyse daha da vahim) bu bilgiyi bizden saklamış mıdır?

Görüldüğü gibi 2009 yılı verileri, aslında “bana güvenmeyin, ben göstermelik olarak yayınlanıyorum” diye bize bağırmaktadır. Peki, diğer yıllardaki veriler daha tutarlı mıdır? Maalesef değildir.

SGK en son olarak 2013 yılının Ocak ayı başında 2011 yılında işlemleri tamamlanan iş kazaları ve meslek hastalıklarına ilişkin verileri yayınladı. Bu veriler, geçtiğimiz günlerde basında yer aldı. Bu verilere göre 67.229 kaza içinde faaliyet grubu bilinmeyen iş kazası sayısı 559 ve bu kazalarda ölen sigortalı sayısı ise 32’dir. SGK, işi öğrenmiş gibi görünüyor. Ama, maalesef bu da yanıltıcıdır.

Yanlışlık olması kuvvetle muhtemel faaliyet gruplarından birisi, en çok ölüm olayının yaşandığı faaliyetler içinde 4. sırada yer alan “yaratıcı sanatlar, eğlence” faaliyetleridir (Üçüncü, 2013). Bu faaliyetler gösteri sanatları (tiyatro, opera, bale, müzikal, orkestra ve bandolar, müzisyenlik, sunuculuk, mankenlik, aktörlük, sirkler vb.) ve destekleyici faaliyetleri, sanatsal yaratıcılık faaliyetlerini (yazarlık, bestekarlık, heykeltıraşlık, ressamlık, bağımsız gazetecilik, sanat eserleri restorasyonu, sanat tesislerinin işletilmesi gibi işleri kapsamaktadır. 2011 yılında, bu faaliyet grubunda iş sözleşmesine göre çalışarak iş kazaları istatistikleri kapsamına giren çalışan sayısı 10.270 kişidir.

“Bina inşaatı” faaliyetlerinde 304, “kara taşımacılığı ve boru hattı taşımacılığı”nda 194, “özel inşaat faaliyetleri”nde 148, “yaratıcı sanatlar, eğlence faaliyetleri”nde 119 sigortalı hayatını kaybetmiştir. 10.270 kişinin zorunlu sigortalı olarak çalıştığı “yaratıcı sanatlar, eğlence faaliyetleri” faaliyet grubu için çok yüksek bir sayı. Bu sanatsal alanda çalışanların %1’den fazlası hayatını bir yıl içinde kaybetmiş görünmektedir. Üstelik, bu faaliyet grubunda 118 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan iş kazası sayısı 3’tür (yazıyla “üç”). 3 iş kazasının kayıtlı olduğu “yaratıcı sanatlar, eğlence faaliyetleri” grubunda ayrıca 162 kişi de “sürekli iş göremez”[1] hale gelmiştir. Yani her bir kazada ortalama 54 işçi sürekli iş göremezliğe neden olacak bir maluliyete maruz kalırken, 40 işçi hayatını kaybetmiştir. Bu büyük çaplı kazaları duyan bilen var mı? 2009 istatistiklerine göre hiç kimsenin ölmediği bu faaliyet grubunda, 2010 yılında 100, 2011 yılında ise 119 kişinin ölmesine neden olan olgu nedir? Bilen var mı? Açıklayabilen var mı?

SGK’nın da bağlı olduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2012 yılının son günlerinde “İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliği” ile “İşyeri Tehlike Sınıfları Listesi”ni yayınlamıştır. Bu listede İSG Kanunu çerçevesinde tüm meslek grupları “çok tehlikeli”, “tehlikeli” ve “az tehlikeli” olarak sınıflandırılmıştır. İşyerlerinde işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının ne kadar süre çalışacağı, hangi niteliklerde uzmanların çalışabileceği gibi çeşitli kritik kararlar bu tebliğdeki sınıflamalara göre belirlenecektir. Sözkonusu tebliğe göre “Kültür, sanat, eğlence, dinlence ve spor” başlığı altında yer alan 13 meslek grubunun 11’i “az tehlikeli”, 2’si ise “tehlikeli” olarak belirlenmiştir. Görüldüğü kadarı ile ÇSGB, kendisinin bağlı kuruluşu olan SGK’nın 2011 yılı verilerini ciddiye almamış ve en çok ölüm olayının yaşanmış göründüğü faaliyet gruplarından olan bu grupta yer alan hiçbir işi “çok tehlikeli” saymamıştır.

Bu verinin de bir yanlışlık olduğunu kabul ettiğimizde, biz bu istatistiklerden nasıl yararlanacağız. Aslında iş kazası sayısının daha fazla olduğunu mu varsayacağız? Yoksa, aslında diğer faaliyet alanlarında yaşanan ölümlerin yanlış yere yazıldığını mı varsayacağız?

Sonuç: SGK verilerine güvenilmemelidir

Yukarıda da belirtildiği gibi işçiler, uzmanlar, bilim insanları, sendikalar vb. gerçek rakamların düşük olmasından memnun olurdu. Ancak, maalesef, iş kazası sonucu ölümler oldukça yüksek olmasına rağmen, istatistikler gerçeğin küçük bir kısmını yansıtmaktadır. Meslek hastalıkları rakamları ise gerçekliğin istatistiksel örnek olacak anlamlı bir kısmını bile yansıtmamaktadır.

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun isminde her ne kadar “sosyal” sözcüğü geçse de neo-liberal kapitalizm döneminin bir “sigorta şirketi” olarak görmek daha doğru gibi görünmektedir. Sigorta şirketlerini ise insanların hayatları ve çektikleri acılar değil, aldıkları primler ve yaptığı ödemeler ilgilendirir. Aldıkları primleri artırırken, yaptıkları ödemeleri azaltmaya çalışırlar ve verilerini de buna göre oluştururlar.

Yazı boyunca anlatılan tutarsızlıklar, ilgili kamuoyu tarafından yakından bilinmekle birlikte, başka veri kaynağı bulunmadığından dolayı SGK verileri temel alınmak zorunda kalmaktadır. Eurostat, ILO gibi uluslararası kuruluşlar da SGK verilerini kullanmakta ve ciddi ölçüde yanıltılmaktadırlar.

Görünen odur ki, özellikle meslek hastalıklarında SGK verilerinin adını bile anmamak gerekmektedir. Örneğin, meslek hastalıklarına ilişkin tahmin yapılırken “Türkiye’de yılda en az 9.500 kişinin meslek hastalıkları nedeniyle hayatını kaybettiği” varsayımı SGK istatistiklerindeki “10 kişi” iddiasından daha gerçekçi olarak görünmektedir.

SGK bütün devlet olanaklarına rağmen, rakamları bile doğru düzgün ver(e)memektedir. Bu yanlışlıkların bilinçli bir çarpıtmadan mı kaynaklandığı, bir beceriksizliğin mi ifadesi olduğu ayrı bir tartışma konusudur.

İş kazası ve meslek hastalıklarını azaltmak isteyenlerin sağlıklı bilgi kanallarını kendilerinin oluşturması gerekmektedir. Çarpıtılmış, güvenilmez veriler yerine gerçek veriler, gerçekten şartları düzeltmek isteyenlerin ihtiyacıdır. Önce sendika.org’nin başladığı, 2011 yılından itibaren İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin derlediği veriler, henüz sınırlı bir alanı kapsamakla birlikte SGK verilerinden daha anlamlıdır. İstanbul İSİG Meclisi, aylık İş Cinayetleri Raporları’nda SGK’nın kapsama almadığı kesimleri de kapsama almaktadır. İş cinayetlerine kurban giden insanların sadece rakamlardan ibaret algılanmaması için, onların hikayeleri anlatılmaktadır. Çalışma, istikrarla sürdürüldüğünde sendikaların ve çalışanların da desteğiyle gerçek bir veri kaynağı oluşturulmuş olacaktır.
              
Kaynaklar
 
-Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB). 2012. 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu (Tanıtım Broşürü). Ankara: İSGGM
-Eurostat. 2012. Europe in Figures. Eurostat Yearbook 2012. Web:http://epp.eurostat.ec.europa.eu/cache/ITY_OFFPUB/KS-CD-12-001/EN/KS-CD-12-001-EN.PDF(Erişim Tarihi: 22.02.2012)
-Gürcanlı, Gürkan Emre. 2012. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği İçin Bir Dönemselleştirme Denemesi. (Yayın Tarihi:07.12.2012) Web: www.guvenlicalisma.org
-MMO (Makina Mühendisleri Odası). 2012. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Oda Raporu. (Genişletilmiş 4. Baskı). Ankara: MMO
-Üçüncü, Kemal. 2013. AB ve Türkiye İş Sağlığı ve Güvenliği Sonuçlarının Karşılaştırılması. (Yayınlanmamış Bildiri)
-SGK. İstatistik Yıllıkları
-TÜİK. 2008.  2006-2007 İş Kazaları ve İşe Bağlı Sağlık Problemleri Araştırma Sonuçları. Haber Bülteni. S.50. Mart 2008.