Sağlık Hizmetleri ve Sağlık Çalışanları Tehdit Altında

  06.10.2015   2290 okunma   
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, Türkiye'nin dört bir yanından gelen hekimlerle birlikte 3 Ekim 2015 günü Diyarbakır'da basın toplantısı düzenledi. Ülkenin içine sürüklendiği şiddet ortamında sağlık hizmetlerinin ve sağlık çalışanlarının durumunun değerlendirildiği basın toplantısında, Sağlık ve İçişleri Bakanlıkları sağlık çalışanlarının can güvenliğini sağlamaya çağrıldı.

03.10.2015

BASIN AÇIKLAMASI

Sağlık Hizmetleri ve Sağlık Çalışanları Tehdit Altında

Biz bugün Türkiye’nin dört bir yanından buraya, Diyarbakır’a gelen hekimler ülkemizin içine sürüklendiği şiddet ortamını ve sağlık hizmetlerinin bu koşullarda nasıl yürütülebildiğini değerlendirmek için toplandık.

Biz hekimiz, sağlıkçıyız. Öncelikle üzerimize düşeni yapalım ve bir kez daha hatırlatalım:

Savaş öldürür, sakat bırakır. İnsanın, doğanın tüm canlı yaşamının en büyük düşmanıdır savaş. Savaştan, çatışmadan halklar değil belli çıkar grupları fayda görürler. Yoksulların, emekçilerin çocukları ölür, kolları, bacakları kopar, gözleri kör olur savaşlarda. Hiç kuşkunuz olmasın, savaşın parasal maliyetini de yoksullara, emekçilere ödetirler. O yüzden hekimler olarak bir kez daha haykırıyoruz: Acilen eller tetikten çekilsin, ateşkes sağlansın. Sorunların çözümü için silahlar değil insanlar konuşsun!

Sorun bizim için bununla da bitmiyor. Son dört aydır bölgede insan haklarına, yaşam hakkına, uluslararası hukuka da aykırı biçimde sağlık çalışanlarına ve sağlık tesislerine yönelik saldırılar gerçekleşiyor. Ambulanslar, hastaneler taranıyor, baskına uğruyor. Sağlık çalışanları öldürülüyor. Bu süre içinde önce hemşire Eyüp Ergen, sonra meslektaşımız Abdullah Biroğul öldürüldü. Son olarak geçtiğimiz hafta Beytüşşebap’ta taranan ambulansta can kurtarmak için yola çıkan şoför Şeyhmuz Dursun öldürüldü. Ondan önceki hafta da Tunceli’de bir ambulans taranmış ve meslektaşlarımız canlarını zor kurtarmışlardı.

Gün geçmiyor ki sokağa çıkma yasakları ilan edilmesin, sokak çatışmaları yaşanmasın. Silvan’da, Cizre’de, Beytüşşebap’da, Yüksekova’da, Varto’da örnekleri yaşandı, insanlar acil hastalarını dahi hastanelere götüremiyorlar, hekimler hastanelere gidip hizmet veremiyor, çocukların aşıları yapılamıyor, elektrikler, sular kesiliyor, salgın hastalıklar ortaya çıkıyor.

Evet, açıkça söylüyoruz. Türkiye’nin bu bölgesinde sağlık hizmetleri ve sağlık çalışanları tehdit altında.  Sağlık çalışanları ölüyor, görevlerini yapamıyor.

Konuyu görüşmek istiyoruz. Sağlık Bakanı ve İçişleri Bakanı randevu vermiyor, görüşmekten kaçıyor. Sağlık hizmetlerinin bağımsız ve tarafsızlık içinde yürütülmesinden, sağlık çalışanlarının ve sağlık tesislerinin korunmasından sorumlu olan Sağlık Bakanı ölümler üzerinden propaganda peşinde. Hekimliğini unutmuş, son olarak ambulans şoförü Şeyhmuz Dursun’un ölümünde açıkça gördüğümüz gibi siyasetçi yönü fazlasıyla ağır basmış durumda.

Sağlık Bakanı’na soruyoruz: Ambulans şoförü Şeyhmuz Dursun’un öldürülmesiyle ilgili gerekli araştırma yapılmakta mıdır? Resmi açıklamanız ile görgü tanıklarının, olay görüntülerinin çeliştiği anlaşılmaktadır. Hasta kurtarmaya giden ambulansı kimler taramıştır? Bu açık insanlık suçunun failleri ortaya çıkarılacak mıdır? Bu olayların bir daha yaşanmaması için Sağlık Bakanlığı’nın bir girişimi var mıdır?

Çatışan tüm taraflar sağlık tesislerine, ambulanslara ve sağlık çalışanlarına yönelik saldırılardan uzak durmalıdırlar. Sağlık çalışanlarının korunması gerektiği yaşamsal gerçeğine saygı göstermelidirler.

Biz hekimler kararlıyız. Mesleğimizi evrensel hekimlik değerlerine bağlı kalarak, tüm yurttaşlarımızın yaşam hakkını gözeterek yapmaya devam edeceğiz.

İçişleri Bakanlığı görevlerini en zor koşullarda yapmaya çalışan sağlık çalışanlarının can güvenliğini sağlamak için gerekli tedbirleri almalıdır.

Sağlık Bakanlığı hekimliğin ve sağlık hizmeti veren herkesin onuruna ve can güvenliğine sahip çıkmalıdır.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

kaynak: ttb.org.tr/04.10.2015