Ankara Tabip Odası: Şiddetle Mücadelede Durum ve ATO Şiddet Anketi Sonuçları

  19.09.2012   3341 okunma   
Ankara Tabip Odası 17 Eylül günü, Dr. Ersin Arslan'ın öldürülüşünün 155. gününde sağlık alanındaki şiddeti güncel gelişmeler ışığında değerlendidrdiği bir basın açıklaması yaptı.
 

Yüz Elli Gün -BEŞ KOCA AY- Geçti!
Şiddetle Mücadelede Durum ve ATO Şiddet Anketi Sonuçları

 

Bundan tam beş ay önce şu anda, yani 17 Nisan saat 12:30’da Ersin hayattaydı. Biz bu açıklamayı okuyup bitirene kadar geçecek süre kadar kısacık bir süre sonra ise o öldürücü darbeleri aldı ve birkaç saat içerisinde yaşama veda etti.

TTB ve tabip odaları olarak yıllardır sağlık ortamındaki şiddetin hem sayıca hem de nitelikçe arttığından söz ediyorduk. Sağlık Bakanı o güne dek “büyütmeyin, trafikte de kaba davranışlar var” diyordu. Evet, bir şeyi büyütüyorduk ama tehlikeyi değil. Tehlike büyüyordu; biz ise tepkimizi, isyanımızı, ikazımızı büyütüyorduk.

Sonra; bir hekim öldürüldü.

Ve Sayın Bakan da, diğer yetkililer de artık “Tamam” dediler, “Sağlık alanında şiddet var”.

Sağlık alanındaki şiddeti Sayın Bakan, Türk Tabipleri Birliği heyetinin cinayetten iki gün sonra kendilerini ziyaretinde kabul etti ve TTB’nin şiddetin önlenmesine yönelik yedi acil talebini makul bularak bu talepler üzerinde çalışacaklarını ifade etti.

Bu yedi talep neydi? Bu taleplerle ilgili yapılanlar nelerdi? Bunları tekrar tekrar anlatarak sizleri yormayalım. 120. günde neyse, bugün de o durumdayız. 120. günde de 90. günkü durumdaydık. Özetle; başta Sayın Sağlık Bakanı olmak üzere yetkililer sağlıkta şiddet konusunda kelimenin tam anlamıyla “duruyorlar”.

17 Nisan’da bütün Türkiye’de sağlıkçılar sokağa döküldü. Sandık ki; o büyük infial yetkilileri kendilerine getirdi. Ama hayır. Tepkiler diner dinmez, yine bir ölüm sessizliği...

Sağlık Bakanlığı’nın 113 hattına biliyorsunuz geçen ay tam 1067 başvuru olmuştu. 1067! Abartıyorsunuz diyen Sayın Bakan’ın kendi hattına bir ayda yapılan şiddet ihbarı.

Bu ay bu sayının kaç olduğunu bilemiyoruz. Zira artık bu rakamların açıklanması fiilen yasaklanmış durumda; en azından meslek örgütünden gizlendikleri anlaşılıyor. Bu gizliliğe bir anlam veremiyoruz.

Sayın Bakan lütfen siz açıklayınız:

Son bir ayda 113’e kaç yeni şiddet bildirimi ulaşmıştır?

Bu rakamları meslek örgütünden esirgemek acaba şiddeti önlemek üzere aldığınız tedbirlerden biri midir?

Hekimlerin, sağlıkçıların gözü dönmüş saldırganlar tarafından tekme tokat dövülmesi görüntüleri için de benzer bir tedbir almayı, aldırmayı düşünür müsünüz?

Daha geçtiğimiz hafta yine İzmir’de bir doktor görev yaptığı devlet hastanesinde şiddete maruz kaldı. Saldırıya uğradığı anın kamera görüntüleri ise olayın hemen ardından sosyal medyada paylaşılmaya başlandı.

Sizin hastanelerinizde çekilmiş bu görüntülerin sosyal medyada reyting malzemesi olarak kullanılmasından bir hekim olarak rahatsız olmuyor musunuz?

Köşe yazılarında “doktorun burnunun ortasına kafa atmak isteyen” Yeni Akit yazarı Ersoy Dede, doktora “ulan” diye hitap eden Habervaktim yazarı Fatih Uğurlu’ya karşı ne gibi girişimleriniz oldu?

SGK Başkanı’nın iki güne bir verdiği demeçlerdeki hekimlere yönelik türlü suçlamalar için bugüne kadar ne yaptınız?

Kaymakam Muhammed Gürbüz’den bir haber var mı?

Gazi Üniversitesi’nde acil servis asistanına saldıran Hastane Müdürü Arif Sezgin görevine devam ediyor mu?

Bütün bunlar yapanın yanına kar kalacaksa, siz “Hekime fiske vuran karşısında beni bulur.” derken ne kastetmiştiniz?

Ankara Tabip Odası’nın Mayıs-Temmuz 2012 tarihleri arasında 784 hekimle yaptığı şiddet anket çalışmasının bazı sonuçlarını da kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.

Bu çalışmanın sonuçları gösteriyor ki;

Hekimlerin çok büyük bir bölümü, neredeyse tamamı öyle ya da böyle şiddet içeren tavır, söz veya fiziki müdahale ile karşılaşmış olduklarını söylüyorlar.

Bu durumda sanırız sağlık alanında şiddetin varlığını kimse inkar edemez.

Anket sonuçlarına göre hekimler;

toplumda da sağlık alanında da şiddetin giderek arttığını,

siyasilerin kötü sözlerinin şiddeti artırdığını,

uygulanan sağlık politikalarının, hasta yükünün, SABİM’in, performans sisteminin hekime yönelik şiddeti artırdığını düşünüyorlar.

Elbette; görünen köy kılavuz istemiyor. Sağlıkta dönüşüm denen ve sağlığı sürümünden para kazanılacak bir meta haline getiren bu ucube sistem sağlık çalışanlarının sağlığını ve canını tehdit ederek, halkın sağlığını tehlikeye atarak yürütülmeye çalışılıyor.

Sağcısıyla solcusuyla, iktidar yanlısıyla karşıtıyla bu anketi dolduran 800’e yakın hekimin %90’ından fazlası “sizin politikalarınız şiddeti artırıyor” diyor. “TTB’yle işbirliği yapmadan bu sorunu çözemezsiniz” diyor.

Siz ise, yeni bir ölüm yaşanana dek kafanızı kuma gömmüş bekliyorsunuz.

Size sesleniyoruz! Hastanelerde, ASM’lerde, acil servislerde, yoğun bakım kapı önlerinde, yataklı servislerde, polikliniklerde, ambulanslarda hekime ve sağlık çalışanına saldırıyorlar, dövüyorlar, kapıları tekmeliyorlar, silah çekiyorlar ve hatta artık Siirt’te yaşandığı gibi evlerini basıyorlar.

Kamerayla, dedektörle, kendini koruyamayan güvenlik görevlisiyle bu iş çözülmez. Doktorun evine de mi kamera yerleştireceksiniz? Kapısına dedektör, olmadı güvenlik görevlisi mi koyacaksınız?

Görüyoruz ki bu türlü polisiye tedbirlerle olmuyor. Çünkü şiddetin öncelikli nedeni, sizin insan hayatına değer vermeyen, insanı sayı, puan gibi gören sağlık politikanızdır.

Şüphesiz sizler, Dünya Bankası patentli politikanıza laf söyletmezsiniz. Bu durumda yaşanan ve yaşanacak her acı olayın vebalini de üstlenmiş oluyorsunuz.

Basına ve kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.