Bir 14 Mart yazısı: Rica etsem, bir saatliğine doktor olur musunuz bugün?

  16.03.2017   3905 okunma   

Her doktor, hasta olabilir; anlayabilir bir hastanın halinden...

Ama her hasta, doktor olamaz." NB

Rica etsem, bir saatliğine doktor olur musunuz bugün?

Sadece bir saatinizi, bir acil serviste, poliklinikte, ameliyathanede, aile ya da toplum sağlığı merkezinde, herhangi bir fizik tedavi veya diyaliz merkezinde, hatta en lüks otelleri aratmayan özel hastahanelerde, sadece ve sadece bir saatinizi; "doktor" olarak geçirseniz keşke bugün.

Hasta olmak çok zor biliyorum Allah korusun herkesi..

Ama doktor olmak da hiç kolay değil; bunu herkes idrak etsin istiyorum...

Hepinize bir beyaz önlük versek bugün, onu lekelemeden kaç dakika değil; kaç saniye üzerinizde tutabileceğinize baksak diyorum mesela.

Bir denesek bunu...

Yeşilin kaç farklı tonu olduğunu unutup yalnızca cerrahi yeşiline takılı kalsa bugün aklınız...

Saatlerce izlediğiniz sabah programlarında adı geçen otlara, taşlara değil de; binlerce kişi üzerinde denenip etkinliği kanıtlanmış ilaçlara ehemmiyet verseniz bugün biraz.

Alternatif tıbba olduğu kadar, bir saatcik olsun hakiki tıbba kulak kesilseniz...

Doktorunuzdan kendisini hastasının yerine koymasını beklediğiniz kadar, sadece bir saatliğine doktorunuzla empati kurmayı deneseniz bugün.

Bir kerecik olsun kendinizden başkasını düşünmeye adasanız, bir saatinizi...

Sadece bir saat, para kazanmanın değil de; hiç tanımadığınız birinin derdine acaba derman olur muyum tasasına düşseniz bugün.

Sizi alıp tıp fakültelerinin en kolay komite sınavlarına, hadi size biraz insaf edip en hafif sözlü sınavlarına tabi tutsak...

Yüzlerce kısaltma, gen, sayı, formül, algoritma ezberletsek...

Anatomi, mikrobiyoloji, biyokimya laboratuvarlarında geçirseniz sadece bir saatinizi.

Sadece bir saat açıp bir tus kitabı okumayı deneseniz, sadece bir saat tus sorusu çözdürsek size...

Kapıda sıra telaşına düşmüş hastaların bağrış çağrışları arasında, içeride hasta muayene etmenizi istesek sizden...

Bir saatliğine intörnlük yapsanız.

Bir saatliğine nöbet tutsanız...

Oturup yabancı dilden makale çevirseniz, yayın yazdırsak size...

Hasta öyküsü almanızı, sunmanızı istesek sizden...

Sabahın 6'sında serviste olup pansuman yapmanızı istesek..

Bir saatcik feragat etseniz uykunuzdan...

Sadece bir saat yemeğe geç kalsanız, yoğunluktan telefona falan bakamasanız, hatta tuvalete bile gidecek zamanınız olmasa bugün.

Yolda, mahallede, bayramda, seyranda iki saniyecik selam verdiğiniz birinin, üçüncü saniyede anlatmaya başladığı hastalıklarını dinlettirsek size bugün, bir saatliğine...

Olur olmaz her şey için arasa mesela sizi herkes...

Bir saatlik susmasa telefonunuz, davetsiz misafir gibi gelinse bir saat evinize...

Beklemediğiniz bir şey olsa bir saat...

Bir saatliğine film şeridi gibi kendi hayatınız, gözlerinizin önünden geçse...

Bir saatliğine röntgen filmlerine, tomografi kesitlerine oturup şöyle bir bakmanızı istesek...

Bir köşeden bir doğuma, cerrahi bir girişime, trafik kazasına müdahale eden bir ekibe televizyon ekranından değil; canlı canlı seyirci olmanızı istesek sizden...

Sadece bir saatte yüzlerce hasta ve hasta yakınıyla ilgilenmenizi istesek...

Bir saat boyunca ardı arkasına şikayetler sıralasak size; her an, her dakika bizi sabırla dinlemenizi beklesek...

Bir saatliğine; sadece bir tanecik ilacın etkilerini, yan etkilerini, dozlarını; bir tanecik kasın, bir tanecik sinirin ismini, fonksiyonlarını, ilgili hastalıklarını, hadi hepsini boşverelim; yalnızca tek hastalığın adının doğru şekilde yazılışını, telaffuzunu öğretmeye çalışsak size...

Tanısını nasıl koyacağınızı izah etsek...

Acaba bir saat olsun dayanabilir misiniz bu denemeye?

Kaçıncı saniyede bırakıp gitmek istersiniz bulunduğunuz ortamı?

Kaçıncı saniyede çatlar, sabır taşınız?

En az altı yılınızı ve hatta ömrünüzün geri kalan bütün her gününü bir parça böyle şeylerle geçirdiğinizi hayal etseniz, bu hayali kaç saniye kurabilirsiniz?

Kaç saniye sonra vazgeçersiniz, bu hayalden?

Sadece bir saat, işiniz yüzünden gecikseniz mesela çocuğunuzun en önemli törenine.

Bir saat erken çıkamasanız işten.

Maçların, çok sevdiğiniz dizilerin en heyecanlı anlarını kaçırsanız...

Yemeğinizi soğutsanız, çayınızı unutsanız bir saatliğine...

Size bir saatliğine emanet etsek bir canı...

Bir saatliğine hayat kurtarmak için çabalasak beraber...

Ateş düşürsek, ağrı kessek, dikiş atsak, kan alsak, kan versek, reçete yazsak, vizit yapsak, tedavi planlasak...

Böyle çok basit görünen işler yapsak sizinle, bir saatliğine...

Her an, her dakika yeni bir şey öğrensek, öğretsek, yeniden başlasanız bugün hayata mesela...

Adını ilk defa duyduğunuz bir ilçeye atansanız...

Her gün yeni bir maceraya, yeni bir karara uyansanız...

Uyanınca sadece bir saatliğine açıp baksanız bugünkü takvim yaprağına veya bir internet sayfasına...

Şunları okusanız orada:

"14 Mart 1827'de, II. Mahmut döneminde, Hekimbaşı Mustafa Behçet'in önerisiyle ilk cerrahhanenin, Şehzadebaşı'daki Tulumbacıbaşı Konağı'nda Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adıyla kurulması, Türkiye'de modern tıp eğitiminin başladığı gün olarak kabul edilir. Okulun kuruluş günü olan 14 Mart, "Tıp Bayramı" olarak kutlanmaktadır.

İlk kutlama, 1919 yılının 14 Mart'ında işgal altındaki İstanbul'da gerçekleşmiştir. O gün, tıbbiye 3. sınıf öğrencisi Hikmet Boran'ın önderliğinde, tıp okulu öğrencileri işgali protesto için toplanmış ve onlara devrin ünlü doktorları da destek vermişti. Böylece tıp bayramı, tıp mesleği mensuplarının yurt savunma hareketi olarak başlamıştır.

1929-1937 yılları arasında 12 Mayıs günü Tıp Bayramı olarak kutlandı. Bu tarih, Bursa'daki Yıldırım Darüşşifası'nda ilk Türkçe tıp derslerinin başladığı tarih olarak kabul edildiği için Tıp Bayramı yapıldı. Ancak zamanla bu uygulamadan vazgeçildi ve yeniden 14 Mart Tıp Bayramı oldu.

1976'dan beri sadece 14 Mart günü değil, 14 Mart'ı içine alan hafta boyunca kutlama yapılmakta ve bu hafta Tıp Haftası olarak kabul edilmektedir.

Dünyada benzer kutlamalar, farklı tarihlerde yapılmaktadır. Örneğin ABD'de ameliyatlarda genel anestezinin ilk defa kullanıldığı 30 Mart 1842 tarihinin yıldönümü; Hindistan'da ünlü doktor Bidhan Chandra Roy'un doğum (ve aynı zamanda ölüm) yıldönümü olan 1 Temmuz günü "Doktorlar Günü" olarak kutlanır."

 

Her günün ayrı bir özel gün olarak kutlandığı, bize ait olsun olmasın, kültürümüze uysun uymasın, hemencecik sahiplendiğimiz, abarttığımız onca günü bir kenara bırakıp sadece bir saatliğine bugünün anlam ve önemine baksanız...

Bizim için Tıp bayramının milli bir onur olduğunu anlasanız bugün...

Her doktorun kesinlikle hasta olabileceğini; bu yüzden doktorların, hastaları daha kolay anlayabildiğini; ama her hastanın doktor olamayacağını kavrasanız.

Hastaların da doktorları anlamak için çaba sarfetmesi gerektiğinin farkına varsanız...


Bugün lütfen sadece bir saatliğine; hayatta en kıymetli şeyin herkes için "sağlık" olduğunun, hasta olmadan, hasta etmeden de farkına varır mısınız?

Zarar vermeden, zarar görmeden sahip çıkabilir misiniz bugün, kendinizin ve sağlık çalışanlarının sağlığına?

Sizin sağlığınız için yeri geldiğinde kendi sağlıklarını, ömürlerini feda eden sağlık çalışanlarını, bedduanıza değil de, duanıza katar mısınız?

Ayakta alkışlayamasanız da; bir teşekkürcük olsun hatırlar mısınız?

Parayla pulla değer biçilemeyecek, hiç de öyle küçümsenmeyecek bunca emeğe bir saatcik olsun saygı duyar mısınız?

Hiç olmazsa bugün, Tıp bayramımızı bizi anlayarak kutlar mısınız?

Bu mesleği, bana çok sevdiren, örnek aldığım kıymetli hocalarımdan, asistan, uzman, pratisyen olan abilerim, ablalarımdan başlayarak, kıdemi ne olursa olsun, benim için kıymeti ayrı ve sonsuz olan; onuruyla, hakkıyla, insanlığıyla, sayısız fedakarlıkla mesleğini icra eden, etmeye çalışan ve edecek olan arkadaşlarımın, meslektaşlarımın, tüm sağlık çalışanlarının tıp bayramını kutluyorum.

İnsanları anladığımız ve insanca anlaşıldığımız günlerimiz, bayramımız olsun...

Sevgi ve saygılarımla...


Dr.Nurgül BALDEMİR 

kaynak: sagliaktuel.com/14.03.2017