Vatandaş Doktorlara Patlamaya Hazır - Prof. Dr. Erol ÖZMEN

  23.10.2014   3156 okunma   
Ülkemizde hasta-hekim ilişkilerinde ortaya çıkan sorunları anlamak, anlamlandırmak ve halkın sorunlara bakış açısı konusunda ipuçları bulmak için yaşanan örneklerin her yönüyle incelenmesi gerekiyor. Bunlardan biri de basına ve sosyal medyaya “Özel hastanedeki doktorun 86 yaşındaki teyzeyi kovması” başlığı ile yansıyan haberdir.
 
Videoyu izlediğinizde ilk dikkat çeken, ayrıntılar öğrenildiğinde bambaşka yorumların yapılabilecek olmasıdır. Özellikle hastanın yakını tarafından neden ikinci kez hastaneye getirildiği ile ilgili tatmin edici bilgi olmaması videoyu yorumlamayı güçleştirmektedir. Buna karşın üç dakikalık videodan yola çıkarak “Kimse kızmasın da doktorlar boş yere dayak yemiyor arkadaş…”, “Bunu yapan adi adama doktor denebilir mi karar sizin?” ve “Bu doktoru görevden alın zaten bakmıyor bir de dr var demeyelim.” gibi ifadelerle doktorları suçlamak, hakaret etmek, şiddeti haklı görmek ve göstermek ciddi bir önyargının varlığının göstergesidir.

Nedeni ne olursa olsun, öfkeyi denetleyememe ve şiddete başvurma eğiliminin toplumumuzda ne kadar yaygın olduğu konusunda fikir yürütmek zor olmakla birlikte bunun yalnız sağlık çalışanlarına yönelik olmadığını görmekte de yarar bulunmaktadır.

Fakat diğer yandan videoyla ilgili yorumlarda doktorları suçlayan ifadeler kadar doktorları savunan ifadelerin de varlığı dikkat çekicidir. “Hastanelerde işi çocuk oyuncağı zanneden şımarık hasta yakınları dolu böyle hastaneye gir çık gir çık yapıp uğraştırıyorlar.” ifadesi, günümüzde ülkemizde yaşanan ciddi bir soruna işaret etmektedir. Hastanın “tercih hakkı” dediği, istediği zaman istediği doktora, istediği kadar ve istediği gibi gitmesi anlamına gelmemelidir. Yine “Hastaneye giden herkes sadece kendisi hastaymış gibi davranıyor.” ifadesi de ülkemizde diğerlerini anlama kültürünün yeterince gelişmediğini göstermektedir. Hele hasta “anne” gibi psikolojik anlam yüklü bir kişi olduğunda “akan suların durması” beklenmektedir.

Hasta-hekim ilişkisinde yaşanan sorunlar incelendiğinde kendini mağdur, mazlum, muhtaç ya da mazlum hisseden vatandaşın her şeyi hakkı gibi değerlendirdiği görülmektedir. Günümüz koşullarında bir özel hastanede hastadan para istenmesinin son derece doğal olduğu bile kabullenilememektedir.  Buna vatandaşın kayıtsız koşulsuz ayrıcalıklı biçimde kendisinin her türlü acısını (biyolojik, psikolojik ve sosyal) dindirmeye hazır, gerektiğinde onun için her türlü fedakârlığı yapacak babacan bir doktor beklentisi eklendiğinde “doktora patlama” potansiyeli artmaktadır. Ne yazık ki vatandaş sanki tüm ezilmişliğin hıncını doktordan çıkarıyor gibi görünmektedir

Memnun kalmadığı bir hastaneye hastanın neden ikinci kez gittiği (ya da götürüldüğü), acile gelmiş olmanın acil sayılmak için yeterli olduğunun düşünülmesi ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur. Bu, çaresizlikten kaynaklanan bir durum gibi görünmekten çok, her şeyin hak olarak algılanmasından kaynaklanıyor gibi görünmektedir.  Sağlık okuryazarlığı yeterince gelişmemiş, her durumda kendini haklı olarak gören ve yetkililerce âdeta saldırgan davranışlarının kışkırtıldığı vatandaştan uyumlu bir davranış beklenemez.

Sağlık hizmetlerinin bir metaya dönüştürüldüğü günümüz koşullarında hastalardan (özellikle özel hastanelerde) para istenmesi artık vatandaşı şaşırtmamalıdır. Bunun hesabını doktora ya da belli bir hastaneye sormak yerine, halk artık sağlık hizmetini bir hak olarak gören politikaları desteklemeli ve savunmalıdır. Sağlık çalışanlarına düşen ise yönünü şaşırmış bu tepkinin yönünü bulması için çaba harcamaktır.

Prof. Dr. Erol ÖZMEN,
Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

kaynak: medimagazin.com.tr/20.10.2014