Sağlık Çalışanlarının Sağlığı: Nasıl Bir Mücadele? / Mehtap Türkay, Başak Göktaş

  04.05.2015   2997 okunma   

Sağlık çalışanları, toplum tarafından genellikle bir “çalışan” olarak kabul edilmemekte ve sanki kendilerini feda etmeleri gereken ve sağlık sorunları olmayan kişiler olarak algılanmaktadır.

Bu nedenle, çalıştıkları kurumlar da daha çok hizmet ettikleri hastalara göre düzenlenmiş ve genellikle kendi sağlıkları gözetilmemiştir. Ancak “sağlık” bir iş kolu olarak değerlendirildiğinde,  sadece biyolojik risklere indirgenemeyecek kadar önemli riskleri taşır.  Örneğin, kimyasallar, ilaçlar, radyasyon, gürültü, titreşim, ergonomik, psikososyal riskler. Sağlığın temel bir hak olduğu toplum sağlığını önceleyen sistemlerde sağlık çalışanlarının sağlığı dışarıda bırakılamaz. Örgütlü, bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gereken önemli bir konudur.

 

Mevcut Yasal Durum

Şu an yürürlükte olan kanun, 6331 sayılı ‘‘İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’’ dur. Amacı; işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi olan kanun, kamu ve özel bütün iş yerlerini ve tüm çalışanları kapsar. Bu kanuna göre, çalışan sayısına bakılmaksızın tüm işyerlerinin ve tüm çalışanların iş sağlığı ve güvenliği (İSG) hizmetlerinden faydalanması sağlanmaktadır.

Bu yasa ile;
Tüm çalışanlar için çalışmaktan kaçınma hakkı düzenlenmiştir. Ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanların talep etmelerine rağmen gerekli tedbirlerin alınmaması durumunda çalışmaktan kaçınma hakkına  sahip olmaları sağlanmıştır.
İşverenlerin, tüm iş kazaları ve meslek hastalıklarının kaydını tutmaları zorunluluğu getirilmiştir.
Çalışanların tamamı sağlık gözetimine tabi tutulacaktır. Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde çalışacaklar, yapacakları işe uygun olduklarını belirten sağlık raporu olmadan işe başlatılamayacaklardır.
İşyerindeki tüm çalışanlar, İSG konusunda bilgilendirilecektir. İşe başlamadan önce, çalışma yeri veya iş değişikliğinde, iş ekipmanının değişmesi halinde veya yeni teknoloji uygulanması halinde İSG eğitimleri verilecek ve düzenli aralıklarla bu eğitimler tekrarlanacaktır.
Çalışanların İSG ile ilgili önleyici politikaların belirlenmesinde ve risk değerlendirmesinde yer almaları ve alınacak önlemlerle ilgili öneri getirmesi gibi bir çok konuda sisteme dahil olmaları sağlanacaktır.
İSG konularında işverene önerilerde bulunma, gerekli tedbirlerin alınmasını isteme gibi konularda işyerindeki tüm çalışanlarla işveren arasındaki iletişimi sağlamak üzere, çalışanlar arasında yapılacak seçimle veya seçimle belirlenemediği durumda atama yoluyla iş sağlığı ve güvenliği çalışan temsilcisi görevlendirilmesi hükmü getirilmiştir.
Hayati tehlike tespit edildiğinde, işyerinin bir bölümünde veya tamamında işin durdurulması hakkı sağlanmıştır (ayrıntılı bilgi için 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa bakınız).
Ayrıca Sağlık Bakanlığı’nca yayımlanmış bulunan Sağlık Hizmet?Kalite Standartları’na (SHKS) göre; her sağlık kurumunda ‘‘Çalışan Güvenliği Komitesi’’ bulunmalıdır (Ayrıntılı bilgi için Hastane Kalite Standartlarına bakınız) . Komite düzenli aralıklarla toplanmalıdır. Gerektiğinde düzeltici-önleyici faaliyetleri başlatmalıdır. Çalışanlara konu ile ilgili eğitim düzenlemelidir.  Aslında bu komite Çalışma Bakanlığı mevzuatındaki İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu’na denk gelir.

SHKS’na göre komitenin asgari görev tanımı şöyledir:
Çalışanların zarar görme risklerinin azaltılması,  
Riskli alanlarda çalışanlara yönelik gerekli önlemlerin alınması,  
Fiziksel şiddete maruz kalınma risklerinin azaltılması,  
Kesici delici alet yaralanma risklerinin azaltılması,  
Kan ve vücut sıvılarıyla bulaşma risklerinin azaltılması,  
Sağlık taramalarının yapılmasının sağlanması.
Sonuç olarak, bu düzenlemelerde, sağlık çalışanlarının mücadelesine katkı sağlayacak, destekleyecek hukuksal kazanımlar mevcuttur. Ancak çalışanların büyük bir bölümü bunların farkında değildir.
6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun uygulanması kamu hizmetlerinde 2016 yılına dek ertelenmiştir, ancak ertelenen İş Sağlığı Güvenliği Hizmetleri değildir. Sadece işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bulundurma zorunluluğu ertelenmiştir. O halde aslında tüm hastaneler, çalışanlarının sağlık muayenelerini, risk değerlendirmelerini, iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerini vermekle ve Çalışan Güvenliği Komitesi’ni oluşturmakla yükümlüdür. Üstelik bu hizmetleri parasız sunmak zorundadır.

Nereden Başlamalı?

İş Sağlığı Güvenliği Eğitimleri iyi bir başlangıçtır. Çünkü haklar ve sorumluluklar ile başlar.

Ne Talep Etmeli?

İşyeri sağlık birimlerinin var olması sağlanmalıdır. Var olmaları yetmez, risk değerlendirmeleri, yapılan risk değerlendirme sonuçları, periyodik muayeneler, ortam ölçümleri gibi yasada tanımlanmış tüm hizmetleri vermeleri, ayrıca İş Sağlığı ve Güvenliği Kurullarının oluşturulması talep edilmelidir.

Nasıl Bir Mücadele?

Örgütlü, ancak çalışanlar olarak haklarımızı bilerek. Talep ederek.
Sendikalar, meslek örgütleri örgütlü mücadele için önemli kurumsal yapılardır. Yasada tanımlanmış çalışan temsilcileri üzerinden, sendikalarla birlikte hareket edilebilir.
Son yıllarda kar odaklı sağlık kurumları, taşeronlaşma ve değişen istihdam biçimleri, performansa dayalı ödeme mekanizmaları ve sonuç olarak kışkırtılmış sağlık hizmeti kullanımı sağlık çalışanları üzerinde olumsuz etkilere neden olmaktadır. Bu olumsuz etkileri yok etmek için tek çözüm bütüncül örgütlü mücadeledir.
 
kaynak: halkinsagligi.org/29.04.2015