İşyeri hekimlerine sistemli mobbing – Uzm.Dr. Gökmen Özceylan (Evrensel)

  10.02.2016   4107 okunma   

İş güvenliği ve işçi sağlığının korunması için ülkemizde yasalarla ve uygulamalarıyla oluşturulan sistemin yarattığı bütün olumsuzlukları dilim döndüğünce anlatmaya çalıştığım bir dönemde, bu alanın belki de en fazla bilen ve uygulayanı olan işyeri hekimlerinin sorunlarını biraz fazla atlamışım galiba.

İsmail arkadaşlarımın sağlık ve güvenliğinin belki de en önemli koruyucusu durumundaki işyeri hekimlerinin 6331 sayılı yasa ve sonrasında geliştirilen Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi (OSGB) sistemleriyle birer İsmail konumuna getirilmeleri meselesini OSGB’leri anlattığım yazılarımda çokça dile getirmeye çalışmıştım.

İşyeri hekimlerinin işçi statüsüne getirilmesinde ne var ki hepimiz insanız, nedir bu sizdeki ego ve farklı sınıf düşkünlüğü gibi eleştirel yazı ve mailler aldım. Haklılık payı olmakla birlikte bunun bir ego meselesi olmadığı, hatta İsmaillerin sağlıklarını korumak ve geliştirmek için işyeri hekimlerinin bu sistem içinde farklı bir konumda olmaları gerekliliğinden hareketle bu fikri yazmıştım. Şimdi de bu fikrimi daha fazla güçlendirecek bir meseleden ve bu meselenin İsmaillerin sağlık ve güvenliğini nasıl etkilediğinden bahsetmek istiyorum.

Mobbing, çağımızın özellikle çalışma alanının en önemli sorunlarından biri haline gelen mesele. İşyeri hekimleri de bu sistem içinde sistemin kendisinden kaynaklı ciddi bir mobbing uygulamasının içinde kendilerini buluvermiş durumdalar.

Mobbing Latince kökenli bir sözcük; psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermek anlamlarına gelir. Özellikle çalışma alanında, ast-üst ilişkisinde üst olanın ast olan kişiye, elindeki erki veya yetkiyi kullanarak toplumsal ahlaki anlayışın sakat ve gelişmemiş ögelerini de kendi çıkarına göre şekillendirip uyguladığı baskının tanımıdır. İşyeri hekimleri ise nasıl ve kimin tarafından böyle bir uygulamaya tabi tutuluyor olabilir?

İşyeri hekimliğinde iki grup

Özellikle işyeri hekimlerini iki gruba ayırarak bu incelemeyi yaptım. Birincisi bağımsız olarak bir işveren ile sözleşme yapan ve bağımsız çalışan işyeri hekimleri. Bu grubun sayısı giderek azalmakta olup daha çok eski dönemden işyeri hekimliği yapan ve işveren çevresi tanıdığı olan hekimler. İkinci grup ise OSGB’ler ile anlaşma yapan ve o anlaşmalar üzerinden fabrika ve işyerlerine atamaları yapılan hekimler. Bu grubu ise daha fazla bir sayıya doğru ilerlemekte olup, özellikle yeni işyeri hekimliğine başlayan genç ve dinamik grup oluşturmaktadır. Son yıllardaki OSGB’lerin sayısındaki artışın ve işyerlerinin bir hizmeti bütünüyle satın alma yoluna ve rekabeti de kullanarak ekonomik bir yol arayışının sonucu olarak geleceğin sisteminin oturacağı ana yapı olarak saymak pek yanlış olmaz.

Mobbing kişisel problem mi?

Bu iki grubun da bu sistem altında ciddi bir mobbingle karşı karşıya kaldığını görüyoruz. Çünkü işyeri hekimlerinin görevleri gereği en önemli sorumluluğu tarafsızlık ilkesine bağlı çalışmaları ve bir nevi denetleyici misyonlarının olmasıdır. Böyle bir konumu koruyabilmenin olmazsa olmazı ise onlara verilecek hukuki ve ekonomik bağımsızlık korumasıdır. Öncelikle bu sağlanırsa mobbingin önü kesilebilir.
Peki yaptıkları işin doğası mobbinge maruz kalmayı gerektiriyor mu? Yoksa uygulanan mobbingler sadece kişisel problemler mi?

Anahtar soru burada yatıyor. Yaptıkları işin doğası işverenle bir çeşit çıkar çatışmasını getirmektedir. Çünkü İsmaillerin işçi sağlığı ve güvenliğini tam manasıyla sağlatabilmeleri işverene her zaman maddi bir gider olarak yansımaktadır. Bunu yaptırabilmek ve yapılanları denetleyip, geliştirebilmek için işverenle çıkar çatışmalarının olmasını gerektirir. Burada şu itiraz seslendirilebilir. Bütün işverenler bu maddi külfete itiraz mı etmektedir. Bunu işçisi için, onun sağlığı ve korunması için severek ve canı gönülden, işyeri hekimine de hiç çatışmadan yaptıran işverenler yok mudur?

Benim tecrübelerime göre sahadan edindiğim izlenime göre yoktur. Olmaması da olayın tabiatına göre normaldir. Sonuçta kapitalizmde fabrika ve işyerleri kâr amacıyla açılırlar. Masrafı en asgari düzeyde tutup, geliri en üst seviyeye çıkarmak hedefiyle hareket ederler. Bu alanda onlar için sadece masraf ve gider tablosunda yer almaktadır. Bu yüzdendir ki devlet onlara yasalarla ve yaptırımlarla bu alanda hizmeti mecbur kılmaktadır. Dolayısıyla devletin yap dediğini yaptırmak görevi hekime düşmektedir. O zaman bu görevi üstlenen hekimlerin hukuki ve ekonomik bağımsızlıkları da yasalar veya ek yöntemlerle güvenceye alınmalıdır. Maalesef bu durum fiili olarak Türk Tabipleri Birliğinin elinden yetkileri alınarak işyeri hekimlerinin tüm işleyiş ve güvenceleri Çalışma Bakanlığına bağlanmıştır. Bu, işyeri hekiminin maaşını aldığı işverenini denetlemesi, ona masraf yaptırması ve bunların geliştirilmesini sağlamasını tamamen imkansız hale getirmektedir.

Defter patronun elinde

Şimdi iki gruba ayırdığım işyeri hekimlerinin mobbing sorunlarını bu iki gruba göre ayrı ayrı örneklendireyim. Öncelikle bağımsız sözleşme yapan işyeri hekimleri işvereniyle iyi bir ilişki kurmak zorundadır. Çok fazla çatışmamak gerekmektedir. Çünkü çatışması durumunda iş akdine sözleşme sonunda veya sözleşme süresi dahi dolmadan her tür gerekçeyle son verilebilir. Örneğin uluslararası bir firmada çalışan işyeri hekimi arkadaşımız şöyle bir sorunla karşılaştı ve iş akdine son verildi. Firmaya özellikle yüksekte çalışan İsmailler için bazı tetkiklerin ve bazı uzmanlık alanlarının yüksekte çalışabileceğine dair rapor alarak yüksekte çalışmalarının sağlanabileceği önerisinde bulundu. Yapılan incelemeler sonucunda fabrikada bu durumun ciddi bir maliyet oluşturacağı ve tetkiklerin biraz daha uzun süreceği buna paralel iş gücü kaybının olabileceği sonucuna vardı işveren. İşyeri hekimi arkadaşımızdan işe girişte hazırladığı rapora böyle bir not düşmesini ve bu şekilde işe başlanmasını istedi. İşyeri hekimi arkadaşımız ise bu notu düşebilmesi için en azından bir göz hastalıkları uzmanı ve nöroloji uzmanının muayenesinin gerekli olduğunu ve bazı tetkikler sonucunda da bu kararın ortak verilebileceğini söyleyince ciddi bir gerilim baş gösterdi. Bu durum bahsettiğim sözleşme sonlandırmasına kadar ilerledi. Şimdi hekim arkadaşımızın yaptığı İsmail arkadaşlarımızın sağlığı ve güvenliği için elzem bir hareketken birçok firmada bu durum, çatışmanın sonunda hekim kendisini yalnız bulacağı ve ciddi bir mobbing uygulamasına maruz kalacağı endişesiyle isteklerden vazgeçmeyi getirmektedir. Bu durumda bari yüksekten düşme olursa hukuki sorun yaşamamak için tespit öneri defterine bu durumu not etmek ve ‘Ben en azından üzerime düşeni yapayım. Deftere yazayım ama yaptırmıyorsa sorumlu işveren olsun’ mantığıyla not düşmek istedi. Ancak bu durumu bilen işveren tespit ve öneri defterine bu notu almasına da engel oldu. Zaten defter işverende bulunmakta. Şimdi böyle bir sorunda vazgeçilen nedir?

İsmaillerin güvenliği için alınacak önlem,
İşyeri hekiminin bilgisinin sahada kullanılamaması,
İşverenin ciddi bir yükümlülüğünün yapılması,
Bu üç vazgeçişe de direnmek mesleki olarak bir hekim arkadaşımızın etik görevidir. İşte bu etik göreve bağlı kalan tüm meslektaşlarım firmalarında bir mobbinge maruz kalmaktadır.

Gelelim ikinci grup işyeri hekimlerine: OSGB bünyesinde çalışan hekimlerimiz. Bu meslektaşlarımın durumu mobbing açısından daha zor. Öncelikle işveren sayısı ikiye çıkıyor. Mobbinge maruz kalma olasılıkları daha fazla. Birinci işverenleri OSGB yönetici ve sahipleri. Aslına bakarsak bu alanda ekonomik kâr amacıyla kurulmuş bu yapıların sahiplerinin ilk hedefi firmalarının sayısını arttırıp, bu firmalara iş güvenliği alanında hekim, uzman ve yardımcı personel temin ederek bu kişilerin istihdamını sağlamak ve kendi şirketinin bu yapıdan para kazanmasını sağlamaktır. Bu yüzden yukarıda anlattığım gibi bir çıkar çatışması durumunda ister istemez, ekonomik olarak bağlı olduğu firmaların yanında yer almaktır. Bu da herhangi bir sorun yaşandığında hekimin yanında yer almak yerine işverenden yana kararlar almayı zorunlu kılmaktadır.

Baskılar sonucu işyeri hekimi havluyu atıyor

Yine sahadan bir örnek vereyim size. Bir metal fabrikasında çalışan işyeri hekimi arkadaşım, Çalıştığı fabrikada çalışan İsmail arkadaşlarımızın bir çoğunda kronik yorgunluk şikayeti gözlemlemesi sebebiyle İsmaillere kanda kurşun düzeyi baktırmayı öneriyor. Bu yorgunluk sebebi araştırılmasının tam bir karşılığı olsun diye hemogram denilen tam kan seviyesi, ayrıca da karaciğer fonksiyon testine bakılmasını öneriyor. Bu fabrikada çalışan İsmail sayısının fazlalığı nedeniyle bu tetkiklerin maliyet hesabı yapılıyor. Bu hesabın sonunda işveren bu tetkiklerin maliyetinin yüksek olduğu ve bu tetkikleri yaptırmayacağını iletiyor. Mesleki olarak yaptığının doğruluğundan emin olan hekim arkadaşımız bu durumu OSGB yönetimine iletiyor. Tıbbi gerekçeleriyle sunuyor. OSGB yönetiminin bulduğu çözüm ise mutlaka orta yolu bulması gerektiği oluyor. Yasa ve yönetmelikler incelendiğinde bu tetkiklerin tayini ve ihtiyaca göre belirlenmesi tamamen işyeri hekiminin inisiyatifine bırakılmış durumda. Özellikle metal sanayide kanda kurşun bakılması yönetmeliği dahi mevcut. İşyeri hekimi arkadaşımız bu yönetmeliklerle isteğinin ne kadar elzem ve işverenin bir sorumluluğu olduğunu anlatma çabasına giriyor. Bunun üzerine hekime bakış açısı hem fabrikada hem de OSGB’de değişmeye başlıyor. OSGB yöneticileri Türkiye’de meslek hastalıkları tanısı koymanın ne kadar zor olduğunu bildikleri için işyeri hekimine direkt olmasa da dolaylı olarak orta yolu bulup bazı tetkiklerden vazgeçmesi, veya bazı kişilere yapmayarak maliyeti düşürüp orta yolu bulması için mobbing uyguluyor. OSGB yönetimi ile fabrika yöneticileri arasındaki ekonomik ilişkinin belirleyiciliği sonucunda fabrikada da işyeri hekimine mobbing olarak dönüyor. Bu iki yapının arasında kalan işyeri hekimi sonunda havluyu atıyor. Tespit öneri defterine bunu önerdiğini yazarak sürece sessiz kalıyor. Bu mobbing sizce şimdi kime uygulanmış ve bunun zararı kime dokunmuştur?

Tabii ki işyeri hekimine uygulanmıştır. Ancak bu hizmetin sağlanamamasının asıl mağduru ise İsmailler oluyor. Onlara yapılması gereken tetkikler aksıyor. Denetleme mekanizması da iyi çalışmayan ülkemizde belki onlarca İsmail arkadaşımız kurşun etkilerine maruz kalarak çalışmaya devam ediyor.

Sonuç olarak işte tam bu yüzden işyeri hekimleri sistem içinde mutlaka başka bir pozisyona getirilmelidir. Onların da fabrika ve OSGB’lerde birer işçi durumuna getirilmeleri ilk önce İsmaillerin alacağı sağlık ve koruyucu hizmeti darbeleyecektir. Yoksa sınıfsal olarak veya egosal bir istek değildir bizimkisi.

kaynak: sendika.org/30.01.2016