Sağlık Alanında Şiddete Karşı Acil Taleplerimiz - TTB

  19.04.2012   3828 okunma   
Gaziantep’de çalışan meslektaşımız Dr. Ersin Arslan’ın görevi başında öldürülmesi nedeniyle bütün yurtta, bütün sağlık kuruluşlarında hekimler ve sağlık çalışanları olarak çok haklı ve yerinde tepkiler sürdürülmektedir. Türk Tabipleri Birliği, meslektaşlarımızın bu duygularını anlamakta ve tepkilerin her zaman olduğu gibi hastalarımıza (acil hizmetler, özellikli hasta grupları vb.) gerekli özenin gösterilerek yürütüldüğünü bilmektedir.

Bugüne kadar ne yazık ki gerekli adımların atılmadığı, kelimenin gerçek anlamıyla bu “can alıcı” sorunda, en yetkili irade tarafından adım atılacağına dair tatminkar açıklamalar yapılana kadar tepkilerin sürdürülmesini hastalarımızın ve hasta yakınlarının da anlayışla karşılamalarını bekliyoruz.

Öncelikle belirtmeliyiz ki hepimizi derinden üzen, yaralayan olay nedeniyle meslektaşlarımızın ve sağlıkçıların yürüttükleri etkinliklerin herhangi bir idari ve cezai sürece dönüştürülmeyeceğinden emin olarak, bu konuda acımıza hürmet etmeyen ve hekimliklerini unutabilen kimi yöneticilerin hızla tutumlarını gözden geçirmelerini diliyoruz.

Daha önce de dile getirilen ve Dr. Ersin Arslan’ın ölümü nedeniyle acil talep haline dönüşen aşağıdaki başlıklarda açıklama yapılmasını beklediğimizi hatırlatıyor, böylesi olayların bir daha yaşanmaması için herkesin elinden gelen olumlu yaklaşımı göstereceği umuduyla gösterilen birlikteliğe teşekkür ediyor, bu birliktelik sayesinde layık olduğumuz hekimlik ve sağlık ortamının gerçekleşeceğine dair inancımızı paylaşıyoruz.

1-Son olarak 14 Mart 2012 tarihinde talep ettiğimiz sağlıkta şiddet ile ilgili Meclis araştırması başlatılması talebimizin Sağlık Bakanlığı’nca destekleneceğine dair iradenin dile getirilmesi.

2-TCK’ya eklenmesini istediğimiz ve artık bugün itibariyle adı “Dr. Ersin Arslan Yasa maddesi önerisi” olan teklifin hızla gündeme alınması için gerekenlerin yapılacağının açıklanması.

3-Başta Dr. Ersin Arslan olmak üzere görevi başında bu tür saldırıya uğrayan meslektaşlarımızın geride kalan yakınlarının geleceklerinin güvence altına alınmasının sorumluluğunun yerine getirilmesi

4-SABİM (Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi) hattının sağlıkçılar/hekimlere yönelik bir şiddet unsuru olarak kullanılmasına son verilmesi; hattın bu yönüyle işlevlerinin gözden geçirilinceye kadar durdurulduğunun açıklanması.

5-Tüm sağlık kuruluşlarının (kamu özel vd.) çalışan sağlığı ve güvenliği yaklaşımıyla şiddet açısından risk değerlendirmelerinin yapılması için bir genelgenin derhal gönderilmesi, belirlenen önlemlerin en geç iki ay içerisinde uygulamaya geçirilmesi.

6-Politikacıların/Bakanlık üst düzey yetkililerin hekimleri/sağlıkçıları hedef gösterdiğini düşündüğümüz, değersizleştiren söylem ve üsluplarını gözden geçireceklerinin ifade edilmesi.

7-Türk Tabipleri Birliği’nin yanı sıra sağlık alanındaki örgütlerin de katıldığını düşündüğümüz izlenen sağlık politikasının sağlık alanındaki şiddeti arttırdığına dair değerlendirmelerin yapılacağı bir toplantının Sağlık Bakanı başkanlığında en kısa sürede gerçekleştirilmesi.

TÜRK CEZA KANUNUNA EK MADDE ÖNERİSİ:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Kamunun Sağlığına Karşı Suçlar

Sağlık personelini etkileme ve sağlık hizmetini kesintiye uğratma


(1) Sağlık kuruluşlarında çalışan sağlık personeline yerine getirdiği sağlık hizmeti nedeniyle yapmaması gereken bir işi yapması veya yapması gereken bir işi yapmaması için emir veren veya baskı yapan veya nüfuz icra eden veya her ne suretle olursa olsun hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs eden kimseye iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Bu fiiller sonucunda sağlık hizmeti kesintiye uğramışsa yukarıdaki fıkraya göre belirlenen ceza yarı oranında artırılır.

TEKLİF GEREKÇESİ

Son yıllarda başta hekimler ve hemşireler olmak üzere sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan sağlık personeline yönelik şiddette çok ciddi artış görülmektedir.

Yapılan bazı çalışmalarda, şiddetin diğer iş yerlerine göre en çok sağlık alanında ortaya çıktığı, sağlık alanındaki iş yeri şiddetinin, diğer sektörlerdeki şiddetten doğası gereği farklılıklar gösterdiği ifade edilmiştir. Bir çalışmada, sağlık kurumlarında çalışmanın, diğer iş yerlerine göre şiddete uğrama yönünden16 kat daha riskli olduğu belirtilmiştir.

Sağlık personeline yönelik şiddetle ilgili yapılan çalışmalarda şiddetin nedenleri arasında; toplumsal şiddet ortamı, sosyo-kültürel düzey, sağlık politikalarına ve hizmetlerine yönelik tepki, neoliberal politikaların hastayı müşteriye indirgeyen etkisi, acil servislerde yaşanan eksiklikler, içeriği boşaltılan hasta hakları, çalışma koşullarının olumsuzlukları, hekim-sağlık çalışanları eksikliği, politikacı ve yöneticilerin olumsuz tutumu, medyanın rolü  sayılmaktadır.

Tabip Odalarının raporlarına göre hekimlerin en çok maruz kaldığı fiiller öldürme, yaralama, hakaret ve tehditdir. Bu saldırılar;

    Acil servislerde kendi hastasına öncelik verilmesini isteyen hasta yakınları tarafından tıbbi aciliyet durumuna göre hastalara müdahale eden hekimlere,
    Poliklinik hizmetlerinde hastayı görmeden sağlık karnelerine ilaç yazamayan hekimlere,
    Hasta ya da yakınlarının istediği reçeteyi değil hastayı muayene ederek kendi koyduğu tanıya uygun reçeteyi düzenleyen hekimlere,
    Poliklinikte nüfuza göre değil sıraya göre hastaları görmekte ısrar eden hekimlere,
    Poliklinikte fazla beklediğini düşünen hasta yakınları tarafından, hastanın hastalığına göre gerekli süreyi ayırmakta ısrar eden hekime,
    Hastalarının iyileşmemesi ya da ölmesi halinde bundan sorumlu tutulan hekimlere

yönelmektedir.

Yöneltilen tehdit, baskı ve şiddet nedeniyle Sağlık hizmetini özerk, yararlı ve adaletli bir biçimde sunmak hekimler için gitgide daha da zor hale gelmektedir. Bu durumdan sadece hekimler ve sağlık personeli değil diğer hastalara verilen sağlık hizmeti de olumsuz etkilenmektedir.

Bilindiği üzere Anayasa’nın 56/3.maddesinde; herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenlemek devletin yükümlülükleri arasında sayılmıştır. Kuşkusuz bu yükümlülük, söz konusu hizmetin ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılmasını da beraberinde getirmektedir. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu; Biyoloji Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi’nin 4.maddesinde sağlık alanında herhangi bir müdahalenin, ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerektiği açıkça belirtilmiştir. Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 6.maddesinde ise tabip ve diş tabibinin, sanat ve mesleğini icra ederken, hiç bir tesir ve nüfuza kapılmaksızın, vicdanî ve meslekî kanaatine göre hareket edeceği ifade edilmiştir.

Tüm bu kurallar, insan yaşamıyla doğrudan ilişkisi olan sağlık hizmetinin uygulanması sırasında, bu hizmeti verecek kişilerin alacakları kararlarda ve yapacakları işlemlerde hiçbir baskı ve etki altında kalmamalarını gerektirmektedir. Sağlık hizmetinin bir ekip işi olması nedeniyle, yalnızca tabip ve diş tabiplerinin değil ebe, hemşire ve sağlık hizmeti veren diğer sağlık personelinin de hukuksal koruma altında olması gerekeceği açıktır.

Sağlık hizmetinin gereği gibi yürütülebilmesi ise ancak güvenli ve sağlıklı çalışma koşullarıyla mümkün olacaktır. Güvenli ve sağlıklı çalışma ortamı; sağlık hizmetinin sunulabilmesinin, bireylerin tedaviye ulaşma haklarını kullanabilmesinin bir diğer deyişle hasta haklarının korunmasının da ön koşulunu oluşturmaktadır. Sağlık hizmetinin kamusal niteliği göz önünde bulundurulduğunda, sağlık personelinin hukuka aykırı fiillerle etki altına alınmasının aynı zamanda kamuya karşı işlenen bir fiil olduğunun kabulü de zorunludur.

Bu nedenlerle maddeyle, sağlık personeline emir vermek, baskı yapmak, nüfuz icra etmek veya her ne suretle olursa olsun hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs etmek fiilleri ceza yaptırımına bağlanarak, sağlık personelinin mesleki bağımsızlık ve güvenlik içinde çalışması hukuksal koruma altına alınmıştır.

Maddenin son fıkrasında ise ağırlaştırıcı nedene yer verilmiş, söz konusu fiillerin “sağlık hizmetinin kesintiye uğraması” sonucunu doğurması halinde uygulanacak cezanın yarısı oranında artırılacağı belirtilmiştir.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ